
“Köpekleri bulundukları yerden kaldırmak veya öldürmek bir toplumun kopek fazlası problemine çözüm olamaz: sorunun kaynağı hakkında hiçbir çözüm getirmez.” – Köpek Nüfusu Yönetimi, WHO Geneva 1990 (Sayfa 74).
Soykırım: Kasıtlı ve sistematik olarak bir ırkın, politik ya da sosyal grubun yokedilmesi.
Bugün modern zamanlardaki bir soykırımdan söz edeceğiz.

Her rejimin tercih ettiği bir metod oldu. Nazi Almanya’sı “Son Çözüm”ü gaz odalarında, açlıkta ölümde ve infazda buldu. Rwanda’da ise Hutu’ların seçtiği ölüm silahı uzun bıçaklarıydı. Toplu katliam ve tecavüz Balkanlar da tercih edilmişti.
Bugün, 2009’da, Türkiye’nin dört bir yanında belediyeler bir başka yöntem deniyorlar, Osmanlı’nın Hayırsız Ada’da denediğine benzer bir yöntem bu. Ülkemizde pek çok belediye sahipsiz sokak hayvanlarını metropolleri çevreleyen ormanlık alanlara atıyor. Bu alanlarda içecek bir yudum su, yiyecek bir lokma ekmek bulmak imkansız.

Bu fotoğraflarda gördüğünüz belediyelerin büyük çaplı ve genel bir biçimde bu ülkenin yasalarına karşı çıktığını göstermektedir. 5199 sayılı Hayvan Hakları Yasası açıkça kısırlaştırılan hayvanların alındıkları bölgeye geri bırakılmasını emrediyor. Son derece ironik ve trajik olan o ki bizzat yasaları uygulamakla görevli olanlar yasayı bu derece utanmaz bir umursamazlıkla yok sayabiliyorlar.

Ulusal medyanın ve kamuoyunun bu konu hakkında aktif bir duruş sergilemesinin; ülkemize utanç veren ve itibarını zedeleyen devasa bir yokedimle karşı karşıya olduğumuzu anlamasının zamanı geldi. Verdiği görüntü ve algılanış biçimine dair kaygıları olan Türkiye gibi bir ülkenin konunun çözümüyle yakından içtenlikle ilgilenmesi ve soruna mantık ev insanlık ışığında yaklaşması gerekiyor.
Bu gerçekleşinceye kadar modern zamanların soykırımı devam edecek… gözlerimizin önünde hem de.