Bundan bir önce yazmış olduğum " Türkiye'de adam akıllı çocuk yetiştirmenin, anlamsız maliyeti! " yazım epey ilgi gördü. Ne de çok mağdur varmış meğer! Bunun üzerine, Türkiye'deki eğitim sistemi ve çocuklarımızın kaderi üzerine biraz daha eğilmeye karar verdim.
Türkiye'deki eğitim sistemi, üç harfli sınavlarla doludur. Benim zamanımda, ilkokul 5 yıl okunuyordu. 5. sınıfın sonunda kolejlere veya anadolu liselerine gidebilmek için bir sınava giriyorduk. Bu sınavın adını hatırlamıyorum ama, daha 9-10 yaşlarında bir çocuğa nasıl kabuslar yaşattığını çok net hatırlıyorum. İlkokul 4. sınıfta dershaneye gitmeye veya özel ders almaya başlardık. Kendi evlerinde özel ders veren öğretmenler vardı bolca. Sanırım o dönemlerde hocaların özel ders vermeleri yasaktı. Ders almak için gittiğim bir evde, kapı çaldığında ışıkların
kapatıldığını ve birisi geldiğinde masanın altına saklanmamız gerektiğini söylediklerini çok net hatırlıyorum. Özel dersler için o zamanın parasıyla yüksek rakamlar ödendiğini biliyorum. Hele bir de isim yapmış meşhur bir hocadan özel ders alacaksanız, cep yakan ders ücretlerini öyle veya böyle ödemek zorundaydınz. "Garantili" ders veren hocalar herhalde o dönemlerde epey iyi para kazandılar ve dünyalıklarını fazlasıyla yaptılar.
Gerekiyorsa altına sıç ama çalış! Koleji kazanacaksın!
İlkokulu İlhami Ahmet Örnekal İlkokulu'nda 'da okudum. Ailemin beni bu okula yazdırmak için, benim ikametgahımı,bir aile yakınımızın adresine aldırdığını hatırlıyorum. Kolej sınavlarına hazırlandığımız sırada hocamız bizi tenefüse çıkarmıyordu. O zamanlar sabahçı ve öğlenci olarak ikiye ayrılırdı okula gidiş düzeni. Toplam 5 ders yapardık ve bu 5 ders boyunca tenefüse çıkamazdık. Tam 5 ders, tuvalete bile çıkmak yasak! Neymiş efendim, koleji kazanacakmışız! Bir gün, 5 derslik maratonun sonunda okuldan çıktım. Fena şekilde çişim ve kakam gelmişti. Tuvalete gitsem servisi kaçıracaktım. Ben de eve kadar tutabileceğimi düşünerek servise bindim. Daha yarı yola gelmeden, altıma hem çişimi hem de kakamı yapmıştım. Hiç unutmuyorum, en arka koltukta oturuyorum, koltukların üzeri şeffaf kalın bir naylon malzemeyle kaplıydı. Yanımda oturan arkadaşlarım kokudan ön koltuklara kaçmışlardı ve benle alay ediyorlardı. E tabii altıma kaçırmışım, servis her viraja girdiğinde bir taraftan diğerine savruluyorum, altım ıslak kendimi tutamıyorum kayıyorum naylonun üzerinde. Bugün 38 yaşıma geldim, o gün yaşadığım utanç ve üzüntüyü hala hatırlıyorum. Beni 5 ders boyunca, koleji kazanacağım diye tutsak eden bu sistem, bugün bile unutamadığım bu travmayı bana yaşattı. Ne için, koleeeejjj sınavları, vay be! Ne de mühim bir şeymiş bu kolej denen meret.
Daha insan olmayı yeni yeni anlamaya başlayan körpecik vatan evlatları, kudretli birilerinin onları bir yerlere seçmesi hevesiyle eşşek gibi çalışır ve sonuçlara razı gelmeyi öğrenir. Ağaç yaşken eğilmeye başlar ve beyinlere şu anlayış zerk edilir: "Hayat bir yarış, en hızlı sen koşarsan, önündekini ezip geçersen kazanan sen olursun!"
Hatırladığım bazı sınav ritüellerini de aktarayım:
- Sınavdan önce mutlaka okunmuş şeker yenir ve su içilir. İlahi bir güç bizi koleje sokacakmış!
- Sınavdan birkaç gün önce ders çalışma bırakılır.
- Özel ders hocası, sınavdan önce gaz vermek için telefon açar.
- Sınavdan önce, kazanılma beklentisi olan okullar gezmeye gidilir, motivasyon yükseltilir.
- Sınavdan önceki gece asla uyunmaz.
Ve koleji kazanmak pahasına altına sıçırtılan bu çocuk, 2-3 saat sürecek bir sınav sonucunda, sözde kaderini belirleyecektir. Koleji kazanacak ve kendisine sunulan cennet tadındaki hayatına kavuşacaktır!
" Her canlı bir gün sınav stresini tadacaktır "
Üç harfliler dönemi başlasın!
Kolej kazanılmış, ilk kravat takılmış, cennet bahçelerinin kapıları aralanmıştır. Aile çevresinde epey bir havalısındır artık! "Kolejdesin be çocuk, pamuklar üzerinde bir hayat yaşayacaksın, en büyük müdür sen olacaksın, dünyayı bile tersine döndürecek kudrete sahip olacaksın. 10 kaplan gücündesin evladım, ye gazı öde parayı! Nefes alman bile parayla ve yavrucuk, çünkü kolejdesin artık, bedava olur mu hiç öyle? "
Henüz kolej sınavından yeni çıkmış körpe, daha 6. sınıftan başlar üniversite sınavının stresini yüklenmeye. Hangi bölümde okuyacağının hayalini kurar, nasıl büyük adam olacağını hesaplar ve gaza gelir. Gaza geldikçe para verir ailesi, ne de olsa çocukları koskoca kolejli! Gel zaman git zaman, kolejdeki dersler ağırlaşır. Aslında sistem bunu ister. Dersler ağırlaşsın, çocuk başarısız olsun, özel dersler alınsın, dershanelere gidilsin. Kolej hocaları da çok meraklıdır özel ders vermeye. Hem okula çuvalla para ödenir, hem de özel ders veren hocalara. Takviye dersi olmazsa olmazmış! E hani kolejdi burası, en iyi eğitim, en baba hocalar buradaydı? "Tuzak mı yoksa?" diye huylanmalar başlar ama artık geri dönüşü olmayan yola girilmiştir. Şemsiyeyi açmaya çalışmak sadece acı verecektir. Öyle veya böyle koleji bitirmeye çalışan çocuğu, 3 harfli sınavlar beklemektedir. ÖSS+ÖYS kombinasyonu, kara bulutlar gibi çöker çocuğun zihnine. Yarış başlar, paralar saçılır. Lise 1. sınıftan itibaren özel dersler, dershaneler, test kitapları derken, ailenin parası yavaş yavaş emilir. Aile ise razıdır bu duruma, çocukları 10 kaplan gücünde büyük adam olacaktır. Onlar da etraflarına rahatça hava atabileceklerdir. " Bizimki falanca kolejde okudu, şu üniversiteyi kazandı! "
Üç harflilere her zaman mahkum olacaksınız!
Son dönemlerde 3 harflilere yenileri de eklendi. SBS, LYS, LGS, YGS falan filan. Yarın başka hangi üç harfliler çıkar karşımıza bilemiyoruz. Bu ülkenin çocukları hep birbirleriyle yarışmak üzere programlanıyorlar. "Ne olursa olsun kazanmak" için motive ediliyorlar. Önlerinden tavşan koşturulan yarış köpekleri gibi, tüm eğitim hayatları boyunca, en büyük mühendis, en iyi pilot ve en yüksek seviyedeki müdür olmaları yönünde telkinler alıyorlar. Hayaller büyük olunca da, aileler her şeyi göze alarak, paraları saçıyorlar da saçıyorlar. Özel okulların ağır ücretleri yetmezmiş gibi, özel derslere dershanelere de tonla para harcanıyor. Ne için? Çocuğumuz büyük adam olacak. İyi de her parası olan bunu yapabildiğine göre, bunların hepsi nasıl büyük adam olacak? Parası olmayan büyük adam olamayacak mı? Saçmalık da tam burada başlıyor işte. Hepimiz duymuşuzdur, 8 çocuklu fakir bir ailenin bir üyesi, aradan sıyrılır, mum ışığında ders çalışarak çok büyük adam olur. Böyle hikayeler gerçekten de vardır. Peki bu adam, ailesinin hiçbir desteği olmadan, maddi imkansızlıklar içinde, hiç özel ders almadan, özel okula gitmeden ve özel ders almadan nasıl oldu da büyük adam oldu? İşte tam bu sırada ailelerin nasıl dolandırıldıklarının farkına varabilirsiniz. Hayatınız boyunca size yutturulan palavralar, öğretilmiş motivasyon çöp olup gitmiştir.
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, tonlarca para dökerek çocuğunuz adına iyi bir gelecek hazırladığınız yalanına inanıyorsanız, enayi yerine koyulmayı kabullenmişsiniz demektir. O kadar para harcamanız gerçekten gerekli mi? Hayır değil. Harcasanız da bir fark yaratamamış olabilirsiniz.
Bizde ilkokulda öğretilenler yurtdışında lisede bile öğretilmiyor ama!
Buna benzer söylemleri de çok duymuşsunuzdur. Vay be, ne kadar ileri bilgi seviyesine sahip bir toplum yaratılıyormuş meğerse bu ülkede! Efendim burada ilkokulda verilen bilgi, yurtdışında lisede bile verilmiyormuş!!! E veriliyor da noluyor diye sormazlar mı adama? Türkiye'yle karşılaştırılan ülkelerdeki, bilginin değeri ile bu ülkedeki bilginin değeri bir mi? Elbette hayır. Oralardaki istihdam politikalarıyla burası bir mi? Bu ülkede bilgi sahibi olarak bir yere gelmeniz çok ama çok zordur. Mesleki yönlendirme ve formasyon yapılmaz. Üniversite sonuna kadar " daha iyi eğitim alabilme" motivasyonu yüksek tutulur ki paracıklarımız huysuzlanmadan diğer ceplere transfer olsunlar. Özel üniversitelere kim para verecek sonra? Lise bittiğinde hiçbir formasyon almamış, hayatı boyunca hiç kullanmayacağı saçma sapan bilgilerle doldurulan çocukların ve ailelerinin motivasyonları yüksektir. İyi bir üniversite kazanılacak, kazanılmazsa paralı olanı var, çocuk oraya gönderilecek ve muhteşem yetenekli meslek sahipleri olarak mezun olunacak. Hadi ya! Kalifiye işsiz ne kadar fazla bu ülkede haberiniz var mı? Yıllarca tonla para döktüğünüz çocuklar, 3 kuruş paraya salakların ağız kokularını nasıl çekiyorlar haberiniz var mı? Bir önceki yazımda aktardığım gibi, milyonlar harcadığınız çocuk, 1500 TL'ye işe başladığında mutlu mu oluyorsunuz ? Evet çocuğunuz resmi olarak işsiz değil ama aşsız, ümitsiz, motivasyonsuz.
Pek hoş olmasa da sınavlar yüzünden stres yüklenen çocuklar bazen ölüme bile sürüklenebiliyorlar. Bazı örnekler:
Öys'ye hazırlanan genç kız intihar etti! Mayıs 1998
Ankara'nın Subayevleri Semti'nde Filiz Farat Alınan bilgiye göre olay, saat 18.00'de İrfan Baştuğ Caddesi 41 / 2'de meydana geldi. Üniversiteye hazırlandığı öğrenilen Filiz Fırat babasının silahıyla başına tek el ateş ederek intihar etti. Genç…
Haber ulaşmak için tıklayın
Sınav stresi can aldı! Nisan 2012
SAMSUN’da bugün Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) girmeye hazırlanan lise öğrencisi, 18 yaşındaki Damla Orhan, sınav stresi nedeniyle sabah kalp krizi geçirdi. Kaldırıldığı hastanede kurtarılamayan Damla Orhan'ın kesin ölüm nedeninin otopsiden sonra belirleneceği belirtildi.
Habere ulaşmak için tıklayın!
Sınav stresi genç kıza ölüm getirdi! Eylül 2010
Koç Üniversitesi Uluslararası Halkla İlişkiler Bölümü hazırlık sınıfı öğrencisi 20 yaşındaki Gamze Eratıcı, önceki gün okulda yapılan İngilizce tespit sınavında fenalaşarak hayatını kaybetti. Başarısız olursa okulu bırakmak zorunda kalacağı için yoğun bir stresle sınava giren genç kızın cenazesinde konuşan ailenin yakını Kenan Bişirir, "Başka Gamzeler ölmesin. Öğrencileri yarış atı gibi sınavdan sınava sokuyorlar" diyerek tepki gösterdi. Habere ulaşmak için tıklayın!
Evet çocuklarımız yarış atı gibi sınavdan sınava koşuyorlar. Küçücük yaşlarında strese bağlı travmalarla karşı karşıya bırakıyoruz onları! Ve hatta bazen küçük bedenler bu ağırlığı kaldıramıyorlar ve bu dünyadan kurtulmayı çare olarak seçiyorlar. Ne için! Okuyup büyük adam olmak için. Büyük adam olmanın ne anlama geldiğini, çocuğunuza bu yönde bir motivasyon sağlamanın doğru olup olmadığını sorgulamalısınız. Büyük adam olmak nedir?
"İyi diyorsun da Tolgacığım, sen ne öneriyorsun?" derseniz;
Ben hiçbir şey öneremiyorum. Bu ülkenin sadece eğitim sisteminin değil, iş ve sosyal yaşamının beklenen düzeyde "düzgün" olabilmesinin teorik olarak mümkün olmadığına inanıyorum. Kendi çocuğumu, küçücük yaştan itibaren sınav stresiyle, aza tamah etmenin verdiği huzurla, devlet büyüklerimizin sunduğu seçilmişlik motivasyonuyla büyütmek istemiyorum. Aileler ve çocuklar bu maratonun içindeyken farkına varmıyorlar ama tamamen rant üzerine kurulu bir yalanın malzemeleriyiz sadece. Soyuluyoruz, kandırılıyoruz. Geleceğimizle oynuyorlar ve bizleri istedikleri gibi şekillendiriyorlar. Kim yapıyor bu işi derseniz, parayı takip etmenizi öneririm. Dünyadaki herhangi bir haksızlığı, eşitsizliği anlamak istiyorsanız, paranın akış yollarını takip etmelisiniz. Ayrıca ülkemizdeki eğitim sisteminin 1947 yılında imzalanan Fulbright Sözleşmesi doğrultusunda, amerikalılar tarafından şekillendirildiğini de bilmeniz gerekiyor. Belki başka bir yazıda bunu izah ederim.
Şimdi lütfen tekrar düşünün. Çocukların hayatının değeri, hangi para birimiyle ölçülebilir ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder